İMKANSIZLIĞA AŞIK

Sizce imkansız diye bir şey var mıdır? Eskiden olmadığını düşünürdüm. İnsan isterse her şeyi yapabilirdi bana göre. Azmin önüne ne geçebilirdi ki? Derslerine çok çalışıp başarılı olabilirsin. Aranın bozuk olduğu kişiye hoşgörüyle yaklaşabilirsin. Maddiyatı önemsemeyi bırakabilirsin. Kendinle barışık olup hayatı sevebilirsin. O zaman imkansız olan neydi? Hayatı sevebilmişken birini sevmek zor değil. Peki zor olan ne, kendini sevdirmek mi? Olay şu ki birini sevmek zor değil ama o birinden başkasını sevmek sanıldığı gibi değil. Ve bu hikayede kendini 'başkasının' yerine koyunca imkansızlığı öğreniyorsun. İmkansızlık, bir kalbe dokunabilmek gibi. Kalbini birinde bırakmış kişinin kalbine dokunabilmek.Üstelik o seni iterken senin tutunmaya çalışman gibi.'Başkası' olduğunu kabullenebilmek acı verici olmalı. Her insan kendi yaşadığını kendi hikayesi olarak görür. Ve kendilerince baş roldelerdir. Hayatları boyunca da başkalarının hikayesine yan rol olarak girerler. Bu hikayedeki 'başkası' rolünün bir kız olduğunu varsayarsak; bu kız kendi hikayesinin esas kızı olduğunu sanarken aslında bu hikayede 'başkası' rolünde olduğunu fark edebilmesi gerçekten acı verici olmalı. Ama ilahi gerçek bu ki: bazı kimseler bazı hikayelerde 'başkası' rolünü alıyor. Bir gün bu hikayenin esas kızı olmayı düşleyen başkası. Esas oğlan için çabalayan başkası. Sonunda imkansızlığı tanıyan başkası. Masallardaki gibi sihirli değnekle kalbe dokunulmuyor ki 'başkası' rolündeki kız prensese dönüşebilsin. Ve hiçbir peri 'başkası' rolündeki kızı bir külkedisine dönüştüremez. Çünkü bu hikayede çoktan bir prenses vardır. Hikaye yazılıdır ve sonu bellidir. Ve 'başkası' rolündeki kıza düşen tek şey bu hikayeye tanık olmaktır. Mutlu sona bütün okuyucuların sevinirken onun ağlamasıdır. Dizilerde görüldüğü gibi de bir kalbe dokunulmaz. Etkilemeyle kalbe dokunmanın birbirinden çok farklı olduğunu fark edebilmek gerek. Şüphesiz ki prensin 'başkası' rolündeki kızdan etkilendiği anlar da olmuştur. Prensesin şatafatlığına karşın 'başkası' rolündeki kızın sadeliğinden huzur bulmuştur belki. Aslında bu kızın da bir prensesten farkı olmadığını görmüştür. Her kız prensestir ama kendi hikayesinde. Ve belki prenste bu hikayenin kendisiyle prensese ait olduğunu biliyordur. Hikayesine sadık kalmıştır. Sırf bu yüzden de bu kız 'başkası' rolündedir. Durum böyleyken prens bu kıza imkansızdır işte. Kendisini prensesle kıyaslaması bile yanlış. Prensesin yokluğundan fırsat bilmeye çalışsa bile değişmeyecektir bu hikayede 'başkası' olduğu gerçeği. Şimdiye dek 'Zorla güzellik olmaz.' cümlesini yanlış bulurdum. Ama bu kız prensi zorlasa bile mutlu bir hikaye çıkamayacaktır bundan. Yapması gereken tek şey bu hikayeden ayrılıp kendi hikayesine dönmektir. Prense olan imkansız aşkından sıyrılıp hikayeden ayrılması zor olsa gerek. Peki onları imkansız yapan nedir? Prensi önce başka bir prensesin bulması ve o kızın geç kalması mıdır? Geç kalmanın pişmanlığını taşır hep içinde. Kaybetmenin pişmanlığını da yaşamamak için de hikaye boyunca prens için çabalar. 'Başkası' rolünde olduğunu kabullenemez bir türlü. Ama öyle bir vakit gelir ki kız yeterince çabalamıştır ve bir türlü prenses olamıyordur. 'Başkası' rolünü üstlendiğini anlar, o zaman hikayeden ayrılabilir. Devamında da görürsünüz ki prensle prensesin mutlu bir sonu. Diğer hikayeyi merak edecek olursanız o kızda  kendi hikayesine yeni başlıyordur. Onun da bir prenses olduğunu gören prensiyle tanışır. Ve belki bu prens diğer prense göre daha iyidir. En önemlisi de bu kıza imkansız değil, onun hikayesinin esas oğlandır. Tüm bunlardan çıkarabildiğinizi umuyorum ki hayatınıza dönüp bir bakın. Hangi roldesiniz? Başka bir hikayenin baş karakteri için kendinizi yıpratıyor musunuz? Yoksa benim gibi henüz hiçbir hikayeye başlamadınız mı? Eğer başka bir hikayeye takılıp kaldıysanız, kendi hikayenizi geciktirdiğinizi bilmenizi isterim. Unutmayın ki bazen ansızın bir son  dahi olmadan hikayeniz bitebilir. Kitabınız bir daha açılmamak üzere kapanabilir. O yüzden bir an önce diğer hikayelerden uzaklaşıp kendi hikayenize bakın. Güneşin içinizi ısıttığı, sevdiğinizin yanından olduğu  bir hikayeye. İmkansızlıklardan uzak, sizin değerinizi bilen biriyle birlikte olduğunuz bir hikayeye. Her anında mutlu olduğunuz kendi hikayenizde olun.
-Vildan Çağla Köstem
Diğer yazılarımda görüşmek üzere..
Yorumlarınızı bekliyorum..

Yorumlar

Adsız dedi ki…
çok güzel yazmışsın bende henüz hikayesine başlamamış bir prensesim
Adsız dedi ki…
asıl kızım sanırım ama prens kalbini prensese açmakta tedirgin hikayemiz daha başlamadı, başlamaması için çabalanmakta...
Unknown dedi ki…
Prensesim ama prens sevgiden korkuyor bakin bu da bir dramdır
Hülya dedi ki…
Aynı dili konuşanlar değil,aynı duyguları paylaşanlar anlaşır ancak ...
Sevgimizi hak edene yüreğimiz emanet ,haketmeyene yollar.
Adsız dedi ki…
Bazende, esas kız olabilmek için "başkası" rolüne girdiğimiz prensi unutmak gerekir